KADIKÖY BULUŞMASI ÜZERİNE NOTLAR
7 Haziran Buluşması bizim için birçok açıdan önemliydi. 1. İstanbul’daki ilk genel buluşmamızdı. 2. Yolda Projesi’nin başlangıç tarihiydi. 3. Kadıköy’deydi, Türkiye’de Beat deneyiminin en yoğun yaşandığı kurtarılmış topraklarda… Kadıköy gibi merkezi bir nokta yerine, söz gelimi Yozgat’ı toplanma noktası seçseydik ve Türkiye’nin her yerinden otostopla Yozgat’a akın etseydik elbette ilginç olurdu(Belki bir sonraki toplanma noktamız orasıdır).
Neo-Beat Ankara’da ortaya çıktığı için, daha önce İstanbul’a yönelik doğrudan bir etkinliğin içinde olmamıştı. Hatta 7 Haziran’a dek İstanbul reeldeki katılımlar bazında Antalya, Bursa gibi birkaç şehrin daha gerisindeydi(Sosyal medyada ise en yoğun katılım en baştan beri İstanbul’dan gelmektedir.). Buna karşın Yolda Projesi’nin başlangıç noktası olarak Ginsberg’ün Uluma’nın dipnotunda andığı bu kutsal şehirden başka yer düşünemezdik.
Kadıköy Buluşması’nın meteorolojik verilere dayanarak yağmur ve blues’la başlamasını umuyorduk. Yoğun bir yağmurla karşılaşmadık ama Kadıköy’ün ara sokakları yağmursuz günlerde bile yağmurluydu. Tarih olarak tam final döneminin ortasına denk gelmişti buluşma. Ne var ki tutku bekleyemezdi. Birçok arkadaş şimdiden Haziran için yol rotalarını çizmiş ve bazıları çoktan yola düşmüştü bile. Tek tek ya da birkaç kişilik gruplar halinde farklı yol rotalarına dağılmamızın hemen öncesinde, bir araya gelebileceğimiz son tarihti 7 Haziran.
Hep söylediğimiz gibi Beatler tarihin hiçbir döneminde kalabalık olmadılar(Hatta kendilerine Beat deyip biz Beat Kuşağı’yız diye ortalarda dolaşmamışlardır). Ama birkaç bin Beat’in bir araya gelmesi 60’larda olduğu gibi dünyayı değiştirmeye yetiyorsa, Beat deneyimine yakın olan çok az kişinin bile bir araya geldiğinde nasıl bir kıvılcım yaratabileceğini tahmin edersiniz.Neo-Beat diye bir şey yoktur, bir şeyler bulmak için yola düşen ve -her seferinde kendini kaybeden- saplantılı şekilde kendini arayışa kaptırmış bir grup insan var sadece… Böyle bir ortamda hiçbir etik yasası olmayacaktır. Kimse utanmayacak, cümleleri kurmadan önce düşünmeyecek, diyaloglar belli bir düzende ilerlemeyecek, hatta ortada sabit bir konu ya da gündem de olmayacaktır. Bu kadar psychedelic insanın normal koşullarda bir araya gelmesi zaten olanaksızdır. Bazen 20 binlik üniversiteden ancak 8-10 kişinin bu deneyimden heyecan duyduğunun da farkındayız.
İstiklal Caddesi’nde kutu kutu pense oynamaktan, anlık çılgınlıklarla doğan kurgulara dayanan kısa filmler çekmeye ve 5 gün 5 gece süren uzun psychedelic festivallerden birinde uçmayı denemeye kadar birçok çılgın tasarının hızlıca üzerinden geçtik. Öyle ki, ortaya çıkan en garip-anlaşılmaz-gerçekleştirilemez öneri bile o anın doğrudanlığında başarılabilir görünüyordu. Bütün bunlar göz önünde bulundurulursa Kadıköy’de 5 saate yakın devam eden buluşmamız süresince kayda geçirilemeyecek kadar çok öneriyi tartıştığımız iddia edilebilir. Tabii burada tipik açık oturum mekanizması işlemez. “There is no plan.That is the fucking plan” mottosuyla, bir şekilde içgüdüsel biçimde yolumuzu bulmayı başarıyorduk. Bu tür buluşmalar, Avrupa ve Amerika’ya kıyasla ülkemiz için henüz çok yenidir. Ama özellikle yoğunlaşacağımız kamp-festival projeleriyle bu önyargıyı kırmaya devam edeceğiz.
Yolda Projesi çerçevesinde küçük gruplar halinde(bazen tek başına) Haziran-Temmuz boyunca yollarda olacağız. Bunca deneyimi ve materyali ortak bir ağda toplamak gerekiyordu. Bunun için ilerleyen haftalarda Yolda Projesi için Twitter ve Facebook’ta platformlar oluşturmaya karar verdik.#YoldaProjesi hashtagine gelen fotoları ise Instagram ve Tumblr’da paylaşacağız. Böylece çok farklı yol rotalarını bir ağ üzerinde birleştirmek ve belli noktalarda bir araya gelmek mümkün olacak. Olimpos, Kelebekler Vadisi gibi yerler ortak kamp noktası oluşturma adına bize oldukça cazip görünüyor.
Kadıköy Buluşması’nda öne çıkan fikirlerden biri de her şehirde yerel olarak ayrı ağlar oluşturmak oldu.Bugüne kadar reelde psychedelic trip partisi tarzında etkinlikler düzenleyebileceğimiz tek şehir Ankara’ydı.Çünkü geçmişteki sosyal bağlara dayanarak Ankara’da hemen hemen bütün üniversitelerden bu kültüre ilgi duyan kişilere ulaşabiliyorduk. Ancak 7 Haziran’daki Kadıköy buluşmasındaki enerji ve coşku bize gösteriyor ki, ilerleyen aylarda İstanbul da reeldeki etkinlikler bazında en az Ankara kadar etkin olacaktır. Çünkü İstanbul birbirine açılan binlerce sokağı ve binlerce yılın getirdiği yaşanmışlıklarla Beat’in canlı olarak aktığı bir alandır(Bu konuda NYC dışında rakipsizdir.).Dolayısıyla Ağustos ayıyla birlikte gittikçe artan bir ivmede burada daha önce denenmemiş bazı etkinlik formlarına yöneleceğiz.
Haziran ve Temmuz ayları boyunca her ne kadar tek başımıza ve birkaç kişilik gruplar halinde ilerleyecek olsak da, özellikle Ağustos ayı için kamp ve festivalle birleşecek toplu bir yol rotası çizmeyi düşünüyoruz. Kapalı bir mekanda klasik edebi oyunlara dayalı bir sürecin parçası olmak şu evrede bizi heyecanlandırmıyor. Neo-Beat olarak bir topluluk değiliz(hiçbir zaman da bir topluluğa dönüşmeyeceğiz), uzun eylem planlarımız, klasik bir ideolojimiz ve kurgularımız yok. Anlık heyecanlarımız ve Rock ‘n’ Roll var bizimle olan; müzik var, psychedelic gezintiler var tipik metropollerde zaman zaman parçası olduğumuz… Çok tepki çekse de bizim için merkezde olan Zen var, cinsel devrim var, Pink Floyd var, maceralı otostop yolculukları var… Belki de süreklilik arz eden hiçbir şey yok. Muhtemelen Neo-Beat de biz nereye çekersek oraya gidecek. Aylarca asfaltta savrulduktan sonra yorgun düşüp üniversitesine, sevgilisine ve kariyer planlarına çekilenlerimiz olacak. Ama birileri asfaltta ilerlemeye devam edecek. Birileri bunu devam ettirecek. Ve bir benzinlik WC’sinde sistemin tipik bir üyesi olarak Yolda Projesi hashtagini gördüğümüzde heyecanlanacağız. Çekip gitmek isteyeceğiz yine, yolda tanıdığımız yeni insanlarla, yeni öykülerle, yeni şarkılarla, Rock’n’Roll’la…