28.5 C
Singapore
Monday, December 30, 2024

İNLEYEN

Bu sabah içtiği ilaç ve alkolün etkisiyle J. onu Kafka’nın böceği gibi hayal etmişti acaba onun öyle bir hayatı mı vardı da bu kadar gizem doluydu ya da Oğuz atayın Turgut’u gibi birden fazla kişiliği mi vardı ve J.nin bunu çözeceğini bildiğinden ondan kaçıyordu. Ya da Barthes’in Balzac’ı yerdiği gibi yerilmekten mi korkuyordu da gözler önünde bulunmuyordu. Hayır, o belki de Kerouac’un Yolda’sının beatanik kahramanıydı. Belki de başka hayatlarda bunların hepsiydi. Bir gece barda sarhoş olana kadar içmişti. Sonra karşısında tanıdık bir yabancı vardı. Kısa bir sohbetin ardından evet o sen’sin diye geçirdi içinden. Sonra sen diye bir şey kalmamıştı. Gürültülü bir şekilde dokunduğu hayatından sessizce vazgeçti. Beklemenin vermiş olduğu huzur yerini isyana bırakmıştı. Pink Floyd’un The Wall’unu mırıldanarak bir sigara yaktı.

J. Mistik konulara duyarlıydı bir gece uykusunda onu Jim’in mezarının başında bir yüzükle görmüştü ve sonrasında kaybolmuş ve arayış dolu aksiyonlu bir gece geçirmişti. Aylarca anlamını bulmak için çabalamıştı ama bir sonuca varamamıştı. Tam her şeyden vazgeçecekken başka bir mistik gece yaşıyordu ama bu arayış onu yormuştu. Bırakmak kendini asfalta atmak istiyordu. Suyun şekillerinden, rüyalardan, kitaplardan anlam çıkarmak istemiyordu artık. Ruhu gibi bedeni de onu terk etmeye başlamıştı. Beyni bile onu artık tanıyamıyor verdiği sinyalleri yanlış anlıyordu. İşte tam o noktada gerçekler yüzüne çarpmaya başlamıştı. Sancısız bir yaşantının özlemi bu defa kaplamıştı onu. Sancının onu yeterince olgunlaştırdığını düşünüyordu. Bir gün bir kitap okudu ve yazar “Hayatı intihar edecek kadar ciddiye almıyorum.” demişti. Ona sorulunca da “Aslında bedeni yoran bir sancı varsa olabilir.” demişti. Bu sözler zihninde ahenkle dans edip hücreleri gibi birbirine dolanmıştı. Geçtiği her yerde hasar bırakmıştı. Oysaki Orhan Pamuk”un “Bir gün bir kitap okudum, hayatım değişti.” Diye başlayan Yeni Hayat’ın kahramanı gibi hayatını değiştirmek isterdi. O da onun gibi kendini yola adamak isterdi. Aklına birden Allen Ginsberg’in şu dizeleri geçiverdi:

“Dalabilmek için evrenin her köşesine, hangi koşullar altında olursa olsun

Bir Evet, var… Bir Evet varım, yaşıyorum… Bir evet siz

Varsınız yaşıyorsunuz… Bir Biz

Bir biz

Ve bir Şu olmalı ve bir Onlar ve bir Cevapsız Şey

Borulardır o,

Multiple Scelorosis’dir o,

Umudum değildir o

Sonsuzluktaki ölüm değildir

Sözüme dikkat

Ruhu özgür bedeni tutsaktı.”

evet, ruhu özgür bedeni tutsaktı… Yazılar, tümceler, görüntüler silikleşmeye başlamıştı. Bazen düşlerinde tanımadığın biri sana elini uzatarak karanlık günlerin son bulacağını ve bizim yeniden doğacağımızı, özgürce ritimsiz dans edeceğimizi, şarkılarımızı bağıra çağıra haykıracağımızı fısıldar. Sonra tatlı bir gülümsemeyle tüm gününe yayılan düş sarhoşluğuyla dolaşıp durursun. Uyurken bile acı içinde kıvranan bedenler, unutulmuş ruhlar, inlemelerle kendini belli eden serzenişler ve sonra yok oluşlara bir daha derken birden bir tweet çıkar karşına ve umudunu korumaya devam edersin. Karanlık günlerin geride kalacağını ve bunların öylesine söylenmiş olan sözler olmadığını anlarsın.

Yeniden hissedebilme sırrı

İçten yoğun bir duygu

Bazen aşk bazen kitap bazen kurgu

Anlamlı sırıtma dürtüsü

Yorgun ruhların çalgısı

Ona çıkan her varoluş ve yok oluş

Her arayışının sonu kayboluş da hiçlik olmuştu. Onun da kendisini aramasını istiyordu ama gerçek şu idi asla onu tanıyamazdı kimse acılarını mutluluklarını sancılarını bilmiyordu. J.yi tanıyan hiç kimse yoktu gerçek J. kimdi her ne kadar merak edilse de onunla zaman geçirilse de kimse J.yi anlayıp çözememişti. Bazen çok özgüvenli bazen çok içe dönük bazen çok akılcı bazen aptal bazen masum bazen şeytan idi. Kırgın, yenik, parçalanmış kişilikler onun kurgu evreninin temel karakterleridir. Hayallerini Yeşilçam artistleriyle örtüştüren kadınlar, meyhane meyhane sürüklenen geçgin şarkıcılar, balerin eskileri, aldatılan eşler, kimsesizlikler içinde ölen zenne ruhlu erkekler, kavuşamamış sevgililer, kentte sıkışmış kurtarıcı bekleyen genç kızlar… J. kendini bulmak istiyordu. Tek bir kişiliğe bürünmesi gerekiyordu. Ruh bireyleşme sürecince arketipsel kalıplara bürünür. Böylece ruh değişir ve kendini geliştirir. Sonunda Neal Cassady’n şu sözlerini zihninden geçirdi: ” ‘Gitmeliyiz.’ dedi Neal ve ‘nereye’ diye sordum. ‘Bilmiyorum ama gitmeliyiz.’ dedi.” Çünkü j. gitmeden kendini bulamayacaktı.

Latest

Pitcairn Update (v2.1)

On the 5th of November 2024, exactly one year...

Navigating the Web3 Wave in Singapore

As the plane descended over the shimmering skyline of...

Dönencede Sayhalar: Kasım – 2024

Birbirine benzeyen ailelerde büyümüş, aynı yollardan geçmiş, aynı insanları...

Don't miss

Pitcairn Update (v2.1)

On the 5th of November 2024, exactly one year...

AdAstraa.Net Pitcairn (v2.1) Güncellemesi Başarıyla Tamamlandı

You can quickly translate the update announcement into your...

Adastraa.net – Pitcairn Update (v2.1) Announcement!

We're pleased to announce that a major website update,...

Embracing Mortality, Celebrating Life: “1001 Nights Project”

Embracing Mortality, Celebrating Life: "1001 Nights Project" Raffles Place, SINGAPORE We...

Ad Astra Manifestosu

Bu şiir, 26 Ağustos 2020 gecesi Twitter’da, #perasperaadastra hashtagi...

Dönencede Sayhalar: Kasım – 2024

Birbirine benzeyen ailelerde büyümüş, aynı yollardan geçmiş, aynı insanları sevmiş ve aynı şeylerden nefret etmiş gibiyiz. Karanlıklarımız farklı bir tek. Her şey aynı olsa...

Dönencede Sayhalar: Ekim / 2024

Kendi çevremde de insan kötülüğe meyillidir derim hep ama her seferinde kötülüğün bu kadar gerçek, bu kadar esrik ve bu kadar uçsuz olduğuna şahit...

Dönencede Sayhalar: Eylül – 2024

Sabahlar serin artık. Bulutlar hiç olmadıkları kadar ağır. Çiçekler eskisi kadar gürbüz ve coşkun bir tazelikle baş vermiyorlar topraktan. Renklerin üzerine buğulu, şeffaf bir...

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here