Sen bilmezsin ben Liberal Devrim’in arifesinde,
bir sabah şakağıma 3 kurşun sıktım.
O gün bu gündür dudaklarım toprak altında zevk-i sefa düşkünü solucanlarla sevişiyor.
Toprak Altı kalabalıktır.
Her sabah 42 kişilik bir Kızıl Kmer taburuyla Batı Suong buğday tarlalarında yol alırım
-iç kulağıma değdiği anda herhangi bir ajite nidası-
Ancak Sam Amca ve Yoldaş Ivan aylarca ektiler napalm bombalarını fütursuzca yemyeşil topraklara
Tarlalarda artık ne bir buğday var
Ne de Güneydoğu Asya’da buğday yetişebileceğine dair bir muamma
Gözleriniz önünde Kamboçya’da açlıktan ölen
3 milyon insanı biçebilir misin Dünya?
Toprak altı yapayalnızdır.
Her akşam Japon manastırlarında zıplarım gördüğüm havuzların içine
-engin sessizliğin arasından süzülerek-
Paramparça kalmış cübbesi Başo-ustanın…
duysun da beni
yazsın haikusunu,
olsun sessizlik.
(5-7-5)
Toprak altı, incir ağacıdır.
Bi sabah kahvaltı yaptıktan sonra bilinçli olarak bulaşıkları yıkamadım, ertesi akşam Budacı zihnim açıldı.
Bi sabah zazene bir oturdum
ve bir daha hiç kalkmadım.
Bir sabah bir sustum
ve bir daha hiç konuşmadım
Bir sabah kendi kendime tam 1789 defa “ben, benim” diye tekrarladım, 1790.da artık benim, ben olmadığımı kavradım.
Bir sabah dedim ki
‘hayatın tamamı ıstıraptır’
Ertesi akşam bağırdım sisli bir ovada
‘ancak ıstırabı dindirmek olasıdır’
Bazen Toprak altı yalnızca,
Toprak altıdır aslında,
Benliğimi ikiye ayırsın
Bedenim ve Zihnim uzayzaman’da bambaşka yönlere savrulsun
Ben ‘kendi kendimi’ ararım.
Toprak altı cehennem
Toprak altı labirent
Toprak altı cennet
ve
Toprak altı geçmiş
Toprak altı labirent
Toprak altı gelecek
Ben ‘kendi kendimi’ ararım.