Yolunu kaybedenlere…

‘Sönük ışığınla karanlık bir havada yönünü bulabilir misin sen, en parlak yıldızını daha keşfedememişken’

Günümüz toplumunda içsel bir huzursuzluk, doymak bilmeyen bir açlık sorunu ve yalnızlık sorunu var. Hemen hemen hepsinde ferah bir vicdan yok. Çünkü onlara vaadedilen yaşamla gerçekte yaşadıkları arasında tam bir tezatlık söz konusu. İnternetin yaygınlaşmasıyla bütün bu sorunlarımız gün yüzüne çıktı. Bunun yansımalarını internet ortamında gerek insanların çektiği videolarda gerek paylaşımlarında fark etmişsinizdir. Bu insanların üretkenlikleri yıllar yılı ellerinden koparıldı. Açık bir baskıya maruz bırakıldılar ve doğa kanunudur, yapılan her baskılama bir gün patlamaya yol açar. Siz bu patlamayı sosyal medyada saçma sapan hareketlerini sergileyen insanlar olarak görüyorsunuz. 

İnsanlığın yaşadığı bu ortak sorunların temelinde eğer o toplumun başında savaş, kıtlık, hastalık gibi belalar yoksa o toplumların sadece tüketen canlılar olmasından kaynaklı olduğu konusunda şüphesi olan var mı? Sadece tükettikleri için varlıklarının amacı konusunda da şüpheye düşüyorlar ve bu şüpheciler içinden çıkılmaz bir bunalıma girmiş durumda. 

Bu varlık nedeni sorusu ise binlerce yıldır insanların kafasını meşgul etmiş durumda.  Bunun, kimisi için inandıkları tanrıya hizmet, kimisi için ise topluma hizmet, kimisi için mutlak erdem, kimisi için de doğaya hizmet olduğunu düşünmüşlerdir. Varlığını kesin bir nedene bağlayanlar eninde sonunda bir huzura ulaşmışlardır. 

Sorunun temelindeki tüketim çılgınlığına kapılan insanlar adeta insan ırkının evrildiği yeni bir tür gibi. Bu insanlar antik dürtülerini törpülemeye çalışan insanı insan yapan kazanımlarından uzaklaşan bir yapıdadırlar. Bu insanlar yoldan çıkanlardır. 

 Bir başka insan türü vardır ki onlar yoldadır ama yollarını kaybetmişlerdir. Bunlar toplumdaki çürümeleri görür, elinden bir şey gelmez, elinden hiçbir şey gelmediği için ağır bir bunalıma girer. Bu asi insanlar insan ırkının içindeki antik maceraperest ruhu karanlık dehlizlerinden çıkarmaya çalışırlar. Onlar yaşamın kaynağı deniz ve ormanlarda hayat bulurlar, ormana ve denize çıkan her yol onlar için kutsaldır. Mutlu oldukları ender yerlerdendir deniz, orman ve buralara çıkan yollar.

Önce amacını keşfetmeli insan, nitelik ya da nicelik üretmeli ama üretmeli. Yaşadığı ortamı daima daha iyi bir hale getirmeli insan. Mesela bir fidan diktiğinizde fidana can suyunu verdikten sonra içinizdeki o hissi bir canlandırın kafanızda ya da en basitinden birisine yardım ettiğinizdeki o his. Sonra satın aldığınız bir şey sonrası yani tüketim sonrası oluşan hissi bir canlandırın. Kuşkusuz ki büyük bir çoğunluk emek sarf ettiği bir uğraş ve ürettiği nitel ya da nicel herhangi bir şeyden sonra içinde oluşan hissin çok daha kuvvetli olduğunu görecektir. 

Sözün kısası nitel ya da nicel bir üretim, hiçbir şeyde aşırıya kaçmama, doğayı ve yaşadığın ortamı daha iyi bir hale getirme ya da mutlak erdeme ulaşma yolunda adım atma.  

Bunlardan sonra zaten mutluluk kendiliğinden gelir ve mutlu olan insan yalnızlık sorununu da çözer.

Son nefesini verirken ‘yaşadım ben’ diyebilmek için…

II.Neo

The following two tabs change content below.

aegurgez

Latest posts by aegurgez (see all)

Email adresiniz paylaşılmayacak