Farklı öykülerin, yolların ve şarkıların kesiştiği Twitter’da, Ayrık Otu paylaşımlarıyla çok farklı çevrelerden insanların duygularına tercüman oldu ve onları bir şekilde bir araya getirdi. Kuşkusuz Beat Kuşağı felsefesinin özü olan “yola çıkma deneyimi” de böyle bir şeydir. AdAstraa.Net olarak, zamanlar ötesi bir yolculuğu andıran bu söyleşide; kitaplardan, distopyadan, baleden ve zaman yolculuğundan konuştuk ve Ayrık Otu’nu daha yakından tanımaya çalıştık. Başka bir serüvende tekrar görüşmek üzere…
Öncelikle sizi tanıyarak başlayalım. Kendinizi birkaç cümleyle nasıl ifade edersiniz?
Renklere tutunan gölgelerden uzak duran maviye sevdalı bi’bildik Ankara aşığı Ayrık Otu (Deniz)
Twitter’da tweetlerinizi yakından takip eden ve yazdıklarınız üzerinden bir araya gelen bir kitle var. Yazdıklarınız açık ki farklı insanların ruhuna dokunarak, samimi paylaşımlara vesile oluyor. Twitter’ın insanlar arasında duvarları kaldırdığını düşünüyor musunuz? Bu platformdaki paylaşımların size hissettirdikleri nelerdir?
Aslında burası birbirlerini yaralarından tanıyan insanlarla dolu bir platform. Ben burada merhem olmayı sevdim. Kabuk bağlamadan iyileştiriyoruz birbirimizi. Bazen özlemler bazen coğrafyanın yaşattığı ezalar, bir şekilde tutunuyoruz birbirimize. Siyasi olarak birbirinden taban tabana zıt insanlar bile ya tuttuğu takımdan ya dinlediği bir şarkıdan ya da insana dair bir ihtiyaçtan duvarlarını yıkabiliyor ve bu da içimdeki hüznü ortadan kaldırmaya yetiyor da artıyor bile
Zaman yolculuğuna inanıyor musunuz? Mümkün olsaydı hangi dönemde yaşamak isterdiniz?
Zaman yolculuğuna inanıyorum. Bazen anılarla trene biniyorum bazen de hayallerle uzaya doğru bırakıyorum kendimi. Ben mümkün olsaydı 18. yüzyıl İngiltere’sinde yaşamak isterdim.
“Dans edemediğim devrim, benim devrimim değildir” diyor Emma Goldman. Balenin ve dansın üzerinizdeki ruhsal etkileri nelerdir? Dans özgürleşmenin özel ve en özgün biçimi olabilir mi?
Bale benim için sevdiğim bir müzik, keyifle okuduğum bir kitap, yapmaktan son derece keyif aldığım bir resim, annem, babam, abim, aşık olduğum bir adam, mavi bir deniz kısacası her şey… Dans insanın kendini özgür hissetmesinin en renkli hallerinden biri. Düşünsenize bir müziğin içinde resmediyorsunuz kendinizi. Bu müthiş bir şey!
Ankara, birçok insanın hayatının kırılma noktasında yer almıştır, edebiyata yeterince yansımasa da… Sizin üzerinizdeki tesirinden biraz bahsetmek ister misiniz?
Ankara benim için yaşayarak öğrenmek demek, ODTÜ dolmuşlar, Kuğulu minibüsleri, Tunalı Kıtır, gençliğim, aşkım, Kayahan ve daha birçok şey… Ankara, içinde kaybolmanın mümkün olmadığı kısa öykülerimin başkenti..
Pandemi reelde ve sosyal medyada insanlar arasındaki iletişim formlarını geri dönüşü olmayacak biçimde değiştirdi. Geleceğe baktığınızda gördüğünüz şey “umutlu” bir resim mi yoksa bir Orwell romanının başlangıcı mı?
Pandemi hepimizden bir şeyler alıp götürdü bu bir gerçek. Ama kattıkları da oldu ben bu dönemde bol bol boyama yapıp kısa öykülere hayat verdim. Kaybettiğim aile büyüklerim, dostlarım oldu; onları da öykülerimde yaşattım. Orwell romanları maalesef ki günümüz gerçeğiyle örtüşüyor ve pek çoğumuz bu gerçeklik içinde birer roman kahramanına dönüşüyoruz. Ama Ayrık Otu gerçeğin resmedilmiş biçimini yaşamayı seviyor. Salt gerçekler insanı yaşlandırır oysa ben 40 yaşında gencecik bir kadınım.
“Bütün dünya bir sahnedir…
Ve bütün erkekler ve kadınlar
sadece birer oyuncu…
Girerler ve çıkarlar.
Bir kişi bir çok rolü birden oynar” diyor Shakespeare… Sizce tiyatroyu ilgi çekici kılan yaşamın bir simülasyonu olması mıdır? Tiyatroda sizi en çok cezbeden şey nedir?
Tiyatro benim için sahne arkasında olmanın apayrı hazları olduğunu yaşadığım bir olgu. Tiyatroyu yaşamın bir simülasyonu olarak değil de insanın içsel yolculuğunun bir simülasyonu olarak adlandırırım ben. Yönettiğim bir oyunun sonunda o alkışları duyduğumda yüzüme yerleşen gülümsemedir benim için tiyatro.
Son dönemlerde hangi kitapları okudunuz? Hayatınızda özel bir yeri olan birkaç kitap önerisinde bulunabilir misiniz?
Benim hayatımda en sevdiğim kitap: Gazap Üzümleri-John Steinbeck. Ayrıca Karl Ove Knausgård severek okuduğum bir yazar. “My Struggle” ve “The Morning Star” keyifle okuduğum kitaplardan. Ayrıca Halil Cibran okumayı, Ahmet Ümit okurken satırlarda kendimi bulmayı, İhsan Oktay Anar’ın ağdalı dilini; hepsini seviyorum.
Ayrık Otu’nun yazılarına Twitter üzerinden ulaşabilirsiniz: https://twitter.com/agropyrorepens_
Haftasonu keyfime bir balkon, bir kahve ve bir de Deniz dolu , Ayrık Otu yorumlu geçirmek çok harika bir duygu.
Twitter da bugün hangi güzelliği paylaşmış diye merakla sayfasına daldığım kıymetli insanın özel bilgilerine sahip olmak ayrıca katmadeğer mutluluk.
Sana hayatında mutluluk dolu uzun ömür dilerim..
Berlin’den selamlar..