kuşlar ve renkler, günbatımları
vicdanım kırılır hassas bir testere kılı
ölüleri alnıma sürülen çağımın kanı
körelirken tanrı içimde kimsesiz
sarıl, üşüyorum!
yalnızlık ince geliyor göğsüme
özlemek seni kanlı batımlar
titriyor sigaram, dumanları kararlı
üflüyorum, harlanıyor ateş, göğsüm üşüyor
iyi bir şeyler de yapmış olmalıyım
tedirginlikle hayalinle konuşma cesareti
birazdan yıldızlar b e l i r e c e k yavaştan sevgilim
ne olur söyle! hepsini sayamıyorum
hangisi sen, kaça kadar seveyim seni içimden?
söyle! sınırlama milyonlarla
sonsuz da sınırdır, titrer kemiğime denk gelen ben özlem
kendimle konuşuyorum:
doğumla sıçradı, pıhtılaştıkça sivrilen dağdır aşk
parçalanmadan akabileceği damara sızar
ah ki çağımız, tek başıma da intihar ederim
en ince çaputlarla ağaç dallarında aşka
saplantı diyorlar, ah ki çağımız nereden öğrendi
kökünü saplamadan birleşmeyi
kuşlar da düşerek ölür dallardan yapraklar da
parlıyor gözümün güneşe dönen balı
söndü sokak lambaları
ve acının bilgisini hiçbir kitap yazmıyor
kitaplar kuşları taklit ediyor
yaşam değilse de acı var, yeter ölümümden korkmama
balıkçılar gidiyor sevgilim, köpükleri kesiliyor sütümde
umut eksiğin teninden ürediği
tamın eksiği umut
ve, ve, ve üç nokta… yazmazsak sonu olmayacak…