Sonra tantanalı günler, gümüşten bir gülüş hep değerini ispata kalkmış bir şeylerin. Hepsi geçer, dedin. Geçti işte. Bir hakikatin hatırlatılması bu, ondan açıyorsun gözlerini kocaman, biliyorum. Ondan böyle sıcak bu gülüş ve ondan bir başka evrenin tozlarını taşıyorsun üzerinde. Semada hiç de zeminsiz ve tekinsiz değil kanatları yüreğimden taşan kelebek. Bu gösterişi dünyanın bize hiç değil. Isınıyor içimde bir yer ne zaman ötelerin ötelerine uzansak. Sımsıcak bahar veya soba başında bir kış akşamı. Sende düş rengine boyanıyor konuşunca tüm sesler. Kulak kesiliyorum. Tek bir tını ile göğüs kafesimi yerinden ediyorsun. Ve ama sözler, cümleler ve sayfalarca… Bu yarım kalacak bir hikâye değil. Bu bizden geriye kalışı ezeli olanın. Bu benden sana, senden bana yeniden ve yeniden… Hiç bitsin istemiyorum pırıl pırıl bu gök, hiç düşünmek istemiyorum yarın, sonraki gün ve daha sonraki. Bir sıçrayışla seni sonsuzun eşiğinde bulmak, hani insanların birbirini tanımadığı, bir haykırışla hatırlatmak içime, ne hazin yerlere varış hepsinin ötesi.
Biz onlardan olmayalım.
Hayır, biz onlara uymayalım.