I
kaçışım kendiliğinden oldu
sırtıma vuran rüzgar
narin bir boşluk oluşturdu
yürüdüm, koştum, durdum
aradığımı bulamadım
gökyüzü bulutlarını kustu
düş gücümü çalıştırdım
sancılarımı söküp attım
eylemsizliğim tüm benliğimi ele geçirmeden
pastel renklere saklanan duygularıma yolculuk yaptım
mavinin solukluğunu
sarının sıcaklığını
kırmızının tutkusunu alıp
yaşamı dans ettirecek müziğimi yarattım
yağmura karşı çırılçıplak kaldım
kozmos’un kapısını araladım
yıldızımın tozlarını kuşandım
ve artık tamamım
II
daha fazla bahane yok
artık kaçmıyorum
yüksekten kendime bakıp
tüm öfkemi, çaresizliğimi üstüme kusup
ne kadar küçük olduğumu anımsıyorum
bu beni rahatlatıyor
aşağıdaki beni sahipleniyor, elinden tutuyorum
işte bu! duygularımı artık kendimden saklamıyorum
ve soruyor “neden bu kadar korkaksın?”
cevap veriyor “korkak değilim, cesaretim beni geriye çeken”
kendimle olan uyumsuzluğu sahipleniyor, barışıyorum
narin boşluğumu renklerimle boyayıp
uyumsuzluğumun resmini çiziyorum
biraz yıldızımın tozundan ekleyip
sırlanması için kozmos’un karanlığına bırakıyorum
-ne tam ne eksik
işte hayat tasvirim-
bedenimi ve ruhumu yayıyorum
iki kişiliğimi tek ruha sığdırıyorum
büyük gözümü açıyorum
oyun bahçemde çırılçıplak kalıyorum
yıldızlar burada daha parlak, renkler daha canlı
kare kare bölüyorum hayatımı
en cansız anılarıma tekrar yolculuk yapıyor
hiçbirine müdahale etmeden, hepsini sahipleniyorum
artık yavaşlamam gerek
ait olduğum yere, yeryüzüne dönüyorum
yolculuğu tamamlamak için ayaklarımın üstüne basmalı
yayan kalmalıyım
III
ve işte bitti ve işte başlıyor
mutlak yalınlığıma geri dönüyorum
azalarak, kaybolarak, derimi değiştiriyorum
yerkabuğunu kuşanıyorum
yürüyorum, yürüyorum! yürüyorum…
doğan güneşle birlikte kayboluyorum
ellerine sağlık