Korkularında, ruhunun düzenine uymayan bir sancı vardı. Diz çökerek ancak bu gezegende yürüyebilirdi. Duygu fırtınasında kayboluşa doğru ilerliyor ve yakalanıyordu dünyaya. Tekrardan, tekrardan, tekrardan… Meleklerin varlığına inanmak mı? Gerçek hiçte öyle değil! Varlıklarına inanmıyor ama kendi kanatlarını yakıyordu, yok ediyordu. Büyüyemiyordu. Yolunda ilerlediği tek şey kendi yalnızlığı idi. Yalnızlığı ve kendi bile değil. Sadece kendi yalnızlığı… Mucizelere inanıyordu ama kanatlarını tekrardan yok ediyordu. Yakalanıyordu bu dünyaya. Tekrardan, tekrardan, tekrardan… Her yeni gün, yeni bir yakalanmaydı onun için. Heveslerini avuçlarında biriktirirdi ama kırgınlıklarını biriktiremezdi. Mutluluk ve hüznün dansı her zaman değerliydi onun için, ikisini aynı anda avuçlarına sığdıramasa bile. Ufukta beliren dansı hissedebiliyor musun Melinda? Dünyaya yakalandığın o dans! İşte orada.