Kusursuz cinayet yoktur ama kusursuz cinayet romanları vardır ve çoğu da Agatha Christie’nin kaleminden çıkmıştır. Agatha Christie’nin sinema ve televizyon uyarlamalarından en iyi 10 tanesini sizler için derledik.
Cinayetin Kraliçesi’nin hiç cinayet işlememiş bir insanın (en azından bildiğimiz kadarıyla) lakabı olması ne kadar ilginç değil mi? Agatha Christie, cinayetin kendisini bir bulmaca, bir sanat gibi kurgulayarak kendisinden sonra yaşayan herkesin algılarıyla oynadı belki de. Geride o kadar şahane romanlar ve hikayeler bıraktı ki, kitaplarını okuyan herkesi etkilemeyi başardı. Elbette bu etkilenenler arasında yönetmenler ve yapımcılar da vardı ve bildiğimiz kadarıyla şu an doğrudan Agatha Christie uyarlaması olan 35 film, 38 televizyon yapımı var – ki bunlar sadece ulaşabildiğimiz rakamlar. Bunun dışında gerek korku sineması gerek cinayet anlatan filmlerin ve kitapların çoğu hala Christie’nin izlerini görünür bir biçimde taşıyorlar. Biz bu uyarlamaların arasından en çok sevdiğimiz on tanesini seçtik ama, on aslında bir hayli düşük bir rakam çünkü bu listede kendisine yer bulamamış yine fevkalade seyirlik olan birçok başka film ve dizi de mevcut aslında. Biz hiç de nesnel olmayan bir seçki yaptık aşağıda. Umarız ki, çoğuyla hemfikir olursunuz.
En İyi 10 Agatha Christie Uyarlaması
Murder on the Orient Express (1974)
Muhtemelen geniş kitlelerce en çok sevilen Agatha Christie uyarlaması 1974 yapımı, türkçesi Şark Ekspresi Cinayeti olan Murder on the Orient Express‘tir. Altı dalda Oscar ödüllü film, Ingrid Bergman‘a En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Akademi Ödülü’nü kazandırmış olmanın yanı sıra, filmin (ve kitabın) en büyük özelliklerinden biri İstanbul’da geçiyor olması, hatta hafızanız kuvvetliyse eğer filmin İstanbul’da Geçen 35 Film listemizde yer aldığını da anımsıyorsunuzdur. Yine Agatha Christie‘yi kitaplardan değil de dizi ve filmlerden takip edenlerin bir kısmı Hercule Poirot ile ilk kez bu film sayesinde tanışmışlardır. Oryantalizmin tonunun biraz mübalağalı oluşunu es geçersek Murder on the Orient Express‘in kitabının hakkını veren bir hayli başarılı bir yapım olduğunu söyleyebiliriz.
Witness for the Prosecution (1957)
12 Angry Men filmini sevenlerin sevdiği filmlerin arasına kolaylıkla giren bir film Witness for the Prosecution. Dialoglardan oluşan ve mahkeme salonunda geçen filmde ister istemez kendinizi olay akışının bir parçası haline geliyorsunuz fakat ne zaman olayı çözdüğünüzü sansanız bir başka sürpriz karşınıza çıkıyor. Agatha Christie‘nin kıvrak zekasını başarıyla beyazperdeye taşıyan en başarılı uyarlamalardan biri de Witness for the Prosecution.
Agatha Christie’s Poirot (1989–2013)
Elbette Agatha Christie yıllar içinde sadece filmlere değil, dizilere de ilham verdi. Bu listede de iki dizi kendisine yer buldu. Bunlardan biri de 1989 yılından 2013’e kadar 24 yıl boyunca devam eden bu dizi, tahmin edersiniz ki sağlam bir hayran kitlesine de sahip. 24 yıl boyunca Agatha Christie romanlarının üslubuna bu denli sadık kalabilmiş olması ise dizinin bir diğer başarısı. İsminden anlaşıldığı üzere baş kahramanımız Dedektif Hercule Poirot. Akıcı olay akışıyla Agatha Christie hayranlarının mutlaka izlemesi gereken, uzun soluklu ve akıcı bir dizi arayışındakilerin de başlaması gereken bir yapım. 70 bölüm olması, sıfırdan başlamayı pek pratik kılmasa da, dizinin sürükleyici olması arayı kapamanızı kolaylaştıracaktır.
Ten Little Indians (1965)
Ten Little Indians, ilk basımdaki isminin Ten Little Niggers olmasından dolayı türkçesi hala On Küçük Zenci olan Agatha Christie kitabının sinema uyarlaması. Renkli filmlerin revaçta olduğu yıllarda siyah beyaz çekilmiş olması, filmin karanlık atmosferini oldukça kuvvetlendirmiş. Bir evde birbirini tanımadan toplanmış on kişinin, ismi On Küçük Zenci olan bir şiirde anlatılan hikaye doğrultusunda sırayla öldükleri macera, katilin kim olduğunu anlamakta en zorlandığımız filmlerden biri.
Death on the Nile (1978)
Agatha Christie‘nin şüphesiz ki üslubu filmlere kadar yansıyor. Her ne kadar cinayetlerden ve gerilimden söz etsek de, sık sık bu gerilimin arka planında iğneleyici de bir ton var. Bu tonun fazlasıyla yansıdığı filmlerden biri de Death on the Nile. Hemen yukarıda iki ayrı yapımda bahsettiğimiz Hercule Poirot yine baş kahramanlarımızdan bir tanesi. Murder on the Orient Express’i emsallerinden daha da ilginç kılan nasıl İstanbul ise, Death on the Nile‘i ilginç kılan şey Mısır.
Agatha Christie’s Miss Marple Serisi (1984-1989)
Miss Marple bu listede yer alacağımızı vadettiğimiz ikinci dizi. Aslında seri tabirini kullanmak lazım cünkü Miss Marple Joan Hickson‘ın Miss Marple‘a hayat verdiği 10 ayrı televizyon filminden oluşuyor. Bu filmlerin hepsinin Imdb puanı yedinin üzerinde, yani genel kanaat bölümlerin birbirinden şahane oluğu yönünde. Bunun dışında 2004 yılında başlamış ve 2013’e kadar yayınlanmış Agatha Christie’s Marple diye bir televizyon uyarlaması daha var Miss Marple’ın. Haliyle Miss Marple’ın Birleşik Krallık’ın televizyon seyircisi için vazgeçilmez bir karakter haline geldiğini söylemek yanlış olmaz.
Murder She Said (1961)
Bu kadar Miss Marple’dan bahsetmişken, beyazperdeye taşınmış ilk Miss Marple uyarlamasından da söz etmemek olmaz, hele ki Murder She Said bu kadar şahane bir filmken. Margaret Rutherford tarafından canlandırılan Miss Marple trende bir cinayete şahit oluyor. Durumu polise bildirdiğinde ise kimse ona inanmıyor hatta ortada bir ceset bile yok. Bunun üzerine Miss Marple kendi soruşturmasına başlıyor ve tek tek ipuçlarını kovalıyor. Filmi izlerken biz de bu soruşturmaya dahil olmuş gibi hissediyoruz kendimizi.
Evil Under the Sun (1982)
Evil Under The Sun‘da ise karşımıza Dedektif Poirot bir kez daha çıkıyor, hem de bir kez daha Death on the Nile‘de Poirot‘ya hayat veren Peter Ustinov tarafından canlandırılarak. Ustinov toplamda altı kez Hercule Poirot olarak kamera karşısına geçmiş bir isim olduğundan karakterle en çok özdeşleşen oyunculardan biri. Karanlık bir hikayenin izini zenginlikler içerisindeki bir tatilde sürmemiz ise buram buram Agatha Christie kokuyor.
Appointment with Death (1988)
Peter Ustinov‘u Poirot olarak izlediğimiz bir diğer film de Appointment with Death. Bu defa mercek altına Lut Gölü‘nün yanındaki bir arkeolojik alanda geçen bir cinayeti alan filme, tıpkı kitaptaki gibi bu kazı alanı bambaşka bir tat katıyor. Normalde Agatha Christie kapalı alanları tercih etse de, Appointment with Death‘de akıcı bir senaryonun yanı sıra açık alanın da seyrini sürüyoruz. Ayrıca Agatha Christie‘nin ayrıldığı eşinin arkeolog olduğunu bilince Appointment with Death‘de otobiyografik izler olduğunu da yakalıyorsunuz.
Love from a Stranger (1937)
Bu listede yer alan en eski film olan Love from a Stranger, sinema tarihi içerisinde yer alan sekizinci Agatha Christie uyarlaması. Genellikle Agatha Christie‘nin bize kalabalık bir grubun içerisindeki karmaşık ilişkilenmeleri çözdürmesine alışkın olsak da Love from a Stranger, lotoyu kazanmasıyla hayatı değişen, hatta nişanlasından ayrılan Carol’ın para avcısı ve tehlikeli bir adamla ilişkilenmesi üzerine kafa patlatmamıza neden oluyor.
The Mirror Crack’d (1980)
İsmini Lord Alfred Tennyson‘un The Lady of Shalott şiirinin bir bölümünden alan The Mirror Crack’d from Side to Side romanının sinema uyalaması olan filmde bir kez daha Miss Marple bize eşlik ediyor. The Mirror Crack’d‘in en ilginç yanlarından biri ise gerçek bir olaydan, Amerika’lı oyuncu Gene Tierney’nin başına gelenlerden esinlenip de Christie tarafından kaleme alınmış olması.
Hazan Özturan