1)Fanzin Apartmanı olarak, henüz fanzin kültürünün çok kısıtlı düzeyde bilindiği Anadolu şehirlerine bu kültürü taşıma projeniz var mı?
Fanzin Apartmanı olarak ana misyonumuz fanzini bilinir kılmak. Elbette fanzinin yoğunlaştığı yerlerde buna benzer işleri görmek mümkün. Şehirlerde bir araya gelen gruplarla iletişime geçip bilgi paylaşımında bulunmak fanzin adına önemli. Yani bir anlamda işin görünür olması üretimi canlı tutuyor. Fanzin Apartmanı’nın yürümesinde ana rolü oynayanlar sorumluluk sahibi alarak, gönüllülük esasıyla emek veren arkadaşlarımız ve bu kafanın yaygınlaşmasına ve bilinir olmasına neden olan budur; bu kolektif, özverili çalışma. Anadolu şehirlerinde de fanzin yapılanmasını kurmak ve faaliyetler düzenlemek istiyoruz fakat Fanzin Apartmanı’nı yürüten bu gönüllü inisiyatif ruhu yereldeki arkadaşlar tarafından da göstermeli. Böyle bir talep geldiğinde Fanzin Apartmanı olarak seve seve gerek bilgi, gerek arşiv paylaşımında bulunuyoruz. Buna benzer bir örnek olarak Adana fanzin noktasını ele alabiliriz. Adana’da kısa süre önce 7/C Sahaf’la kurduğumuz diyalog neticesinde oldukça iyi sonuçlar aldık ve orada bir oluşuma gittik. Diğer şehirlerde fanzin kültürüne bu açıdan baktığımız arkadaşlarla bunu gerçekleştiririz. Yeter ki gerçekten bir şey yapma isteği olsun, karşılaşılan birçok aksiliğe rağmen.
2)İçinde bulunduğumuz paradigmada, medyanın çökmesi ve işlevini yitirmesiyle birlikte fanzinlerin önemi daha da arttı. Bu durum internet çağında fanzinlere yeni bir misyon yükler mi?
Günümüzde bilgi paylaşımının iktidar odaklı medya eline geçtiğini, onun savunuculuğunu yaptığını (garip gelebilir ama) birçok insan halen bilmiyor. Tarafsız ve özgür olduğunu kabullenmek isteyen ciddi bir toplam var. Önüne sunulan bilgiyi biraz kaşısa, altından çıkacak şeylerden dolayı durduğu noktadan başka yerlere savrulacağını bilen, bundan korkan toplam, aynı zamanda aksi yönden gelen görüşlere de kapalı. Her veriye paranoyalarla dolu, içi boş komplo teorileriyle saldıran çocuksu söylemler dolanıyor. Olayı sadece siyasi boyuta indirgemiyorum, yelpazesi eskiye nazaran belki biraz daha genişletilmiş bir tek tipleştirmeden söz etmeye çalışıyorum. Karakterize edilen bireyin içsel çöküşü ve basit paradigmalar çerçevesinde farkındalıklarının yitimini işaret ediyorum. İşte tam burada fanzin, kalıplara sıkıştırılan özün bir şekilde dışarı sızarak, cümlelerin alternatif yollarla okura ulaşmasını sağlayan fevkalade bir olay. Keşfedildikçe yayılan, önce okuru, sonra yazanı olan kafalarla büyüyen bir özgürleşme şekli. Öylesine ki; sokağın sesi olarak tekelleştirmeye ve ötekileşmiş düşünceleri dile getirmede çok önem teşkil ediyor. İnsanlar tepkilerini rahatlıkla burada açığa vuruyor ve toplumun gelişiminde tabu sayılan, hatta tabulaştırılan şeyleri tekrar sorgulayan insanları da düşünmeye teşvik eden bir rol oynuyor. Tabii, bu duruma dair farkındalık günümüzde oldukça az. Ama farkındalığın az olması sesin haklılığını azaltmıyor. Özgür metinlerin yer aldığı bu mecra, insanların içinde biriken itirazla özdeş bir ses buluyor. Aslında herkesin dile getirilmesini istediği baskılanmış duyguları dışa vuruyor. Bence bir fanzinde hem yazanın hem çizeninin kendini ifade etme, ortaya dökmekten başka bir misyonu olmamalı ama ille de dinamo etkisi yaratacak devimin hedeflenecekse; kendini daha farklı, daha iyi ve her defasında çizilen sınırlara başka açılardan saldıran, cesur-sert adımlarla yürünmeli diye düşünüyorum. Burada sloganist bir yaklaşım olmasını kastetmiyorum. Ele aldığım cesaret, yazanın yeri geldiğinde kendisini de karşıya alma açıklığından bahsediyorum.
Dengeleri oturmamış bir ülkede yaşıyoruz ve gün gelir bu meşru özgürlük alanı devlet eliyle bertaraf da edilebilir. Bilemiyorum… Ama bildiğim tek şey var. O da bu özgürlüğü tatmış kişilerin bir müptela gibi faaliyetlerini bir şekilde sürdürme eğiliminde olacaklarıdır. Susmak ağır yüktür, kusmak hayata bağlar.
3)İzlenimlerinize göre, fanzinlere en çok ilgi hangi şehirlerden geliyor?
Bu ilgiden ne anladığımıza bağlı. Şöyle anlatayım:
Eğer bir fanzinin dağılması, yer bulması bakımından ele alacaksak bu noktada, ilk üç büyükşehri yazabilirim ama geri bildirim açısından popüler dergilerin bile ulaşımında sıkıntı yaşadığı bazı illerden bireysel anlamda iyi dönüşler olduğunu gördükçe insan şaşırmıyor değil. Oradaki bazı dünyaları karıştırdığı, devindirdiği belli. Bu tam olarak bir fanzinin yapmak istediği şey. Özellikle kolektif çabalarla küçük şehirlerde varolan fanzinlerin çevresinde topladığı irili ufaklı gruplar son derece konuya eğilim gösterdiklerini görebiliyorsunuz. Okunuyor ki bence günümüz fanzin çevresindeki en hasarlı bölüm birbirinin işini takip etme, okuma meselesi.
4) Fanzinler Türkiye ye girdiği 90 li yıllardan beri hep bir değişim ve devinim içerisinde. Günümüze kadar ki süreç hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu soruya cevap verirken –di’li geçmiş zaman kullanarak anlatmak isterdim fakat ne yazık ki o zamanın içinde yaşayan biri değilim. Çeşitli okumalarım, edindiğim bilgiler üzerinden konuyu açmaya çalışacağım. Kuşkusuz benden çok daha yetkin insanlar var. Onlar bunu benden daha iyi tahlil edeceklerdir.
Türkiye’de 70’li yıllarda bilim kurgu metinleriyle çıkan Antares ile başlayan alternatif yayın anlayışı 90’lı yıllarda anarko punk, heavy metal, rock türü üzerinden fanzinlerle hayat buldu. Darbelerle sürekli kesintiye uğrayan bir ülkede, toplumcu edebiyatın daraltıcı etkisinden bıkan gençliğin karşı kültür üzerinden bir soluk bulduğunu, büyükşehirlerde yaşayan kitleleri devindirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu noktadan hareketle birçok fanzinin sesini bu tondan yükselttiği bir gerçek. Yeraltında biriken bu toplamın bir dönem edebiyat fanzinlerinin, fanzin olup olmadığının bile tartıştığı bir zamanda, yaklaşımların sertliğini, yıkıcılığını tahmin edersiniz. Bu dönemle birlikte hızla piyasalaşan, özelleştirmelerin konuşulduğu 2000’lerin Türkiye’sinde dünya ekonomisine entegre edildikçe küreselleşmeden payını alan bir tablo söz konusu. Popüler kültür keşfi ve serbestleşen medya olanaklarıyla yaratılan suni bir özgürlük alanının alt kültürü içine kattığını ve yavaş yavaş çözdüğünü düşünüyorum. Var olan alternatif mekânların da bir bir kapanması buna etken. Birlikte devinemeyen her toplam zamanla sönümleniyor.
2010 sonrasına gelindiğinde tekrar hareketlenen, başka bir ifade tarzıyla yolunu bulmaya çalışan, hatta fanzini yeniden keşfeden yeni bir nesille karşı karşıyayız. Her ne kadar romantik olarak görülse de Gezi eylemlerinden ateş alan, ateş veren bir kesim olduğunun da altının çizilmesi gerek. Öznel itirazlarını fanzinle dışa vurma eğiliminde olan günümüz fanzincileri aynı frekansı yakaladıkları okurla da kuvvetli bağlar kurabildikleri çok açık. İnternet kimi noktada yayılımı arttırdığı gibi varlığıyla da gelir geçer bir etki yaratıyor. Buradan devam edecek olursak deneysel çalışmalara ve özgür metinlerin yer bulduğu fanzinler klişelerden uzak işlerin yapıldığı dikkat çekici bir mecra.
Hız çağında fanzinin yayılması, bilinir ve ulaşılabilir olması için fanzincilerin bir arada durmaya, yardımlaşmaya ve kolektif işlerle birbirlerine destek olması gerektiğini kanaatindeyim. Bu söylediğim bir barış ortamı demagojisinden ziyade ifade zenginliği adına gereklilik olduğu, popüler ve kar amacına dönük sanat anlayışına karşı bir direnç noktasında durması gerektiğidir.
5)Fanzin yapı bakımından anarşist bir ruha sahiptir, yayım özgürlüğünün sınırlandırılamayacağını savunur. Günümüzde ise Türkiye’deki fanzinleribaz aldığımızda amacı bandrole karşıt duruş olmaktan çıkıp dergi olmaya geçiş için bir basamak olma ya da imkanlardan -imkansızlıklardan dolayı fanzin çıkaran birçok fanzin var. Fanzinin çıkış noktasındaki bu değişim hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tam bu noktada bir anlam kargaşası olduğu düşüncesindeyim. Kısaca tarif etmek gerekirse kafasında bir dergi perspektifi olan kişi gerekli mali yapıyı sağlayamadığı için “fanzin olma” zorunluluğu bana her zaman saçma gelmiştir. Bugün bir kitabı kitap yapan bandrolü değilse, dergi yapan şey de ISSN kodu veya kullandığı kurumsal dağıtım ağı değil; zihniyeti, yapmak istediği şeydir. Pekala herkes fanzin yerine dergi yapma girişiminde bulunabilir. Bir derleme üzerinden reklamlar, sponsorlarla, telif ücretleri ve traj rakamlarıyla ve karlılık kaygısıyla yürütülen, edebi içerikli bir ticari ürün olma hedefini bulunduran kişi ve grupların fanzin adını kullanarak bir şeyler yapıyor olmasının onların adına zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. Kariyer planlamalarında doğru bir yol izleyip fanzin gibi davranmak zorunda kalarak kafa karışıklığı yaratmamaları gerektiği düşüncesindeyim. Yolları açık olsun. Fanzin üzerinden başlayarak, geçim kaygısına dönüşen işlerin kendi kendilerini bitirişlerini (çok defa tekrarlanacak bir sahne bile olsa) göreceğiz.
6)İnsan yapısal açıdan sürekli bir devinim içerisinde olan bir varlık. Çağ ile beraber bir filmden, kitaptan ya da fanzinden aldığı zevk ve bunlardan beklentisi değişiyor. Dolayısıyla çekilen ve basılan şeylerin içeriği de değişiyor. Sizce fanzinlerin içeriği nereye doğru evriliyor?
Çağ üzerinden şekillendiğini söyleyebilirim. Yukarıda da bahsettiğim gibi anarko punk ile başlayan yolculuk yerini edebiyat ağırlıklı bir mecraya bıraktı ama ilerleyen süreçte daha çok çizim ve tasarıma dayalı çıkışların kendini göstereceği bir alana kayacağını düşünüyorum. Görselliğin arttığı bu çağda çeşitli kompozisyon çalışmalarıyla farklılaşma yoluna gidecek; daha derinlikli çalışmaların geleceğini görmek kehanet değil. Belki bir nebze olsun siyasi ortam, dilin bu alana kayacağının sinyallerini veriyor olsa da “karşı” olarak nitelendirilen bütün, pratik anlamdaki siyasetten ziyade gene toplumdan alıp topluma kusacağını sezdiğimi de söyleyebilirim. O kadar dikkatleri üzerine çeken bir olgudan bahsediyoruz ki bugün bazı muhafazakar dernekler, ödüllü yarışmalar ve konferanslarla konsolide ettikleri gençliği fanzin çıkartmaya yönelterek sahte bir “tabandan gelen ses” yaratma gayretindeler. Şimdilik istedikleri etkiyi yaratamadıkları çok açık, çünkü karşıtlık (bulantı) üzerinden kendini var etmeden, yazım itkisinden yoksun olmaları günü kurtarmakla yetinmelerine sebep oluyor.
Başka bir konu, toplu hareketlerden ziyade yaygınlaşan fanzin bilinirliğiyle sağdan soldan yazı beklemeden yapılacak tekli çıkışların artacağı şahsım adına bir öngörüm. Fankit olarak kodladığımız çıkışlar da bu dediğime örnek olabilecek işler.
Ne olursa olsun birçok fanzin doğumu olacağı gibi yitiminin de meydana geleceği aşikâr. “Önüne gelen fanzin çıkartıyor” diyenlere sözüm, zaten bu kültürü zenginleştiren şeyin tam da bu olduğu hatırlatmak. Denemek, devinmek, kusmak!