05:58
Yaklaşık yarım saattir boşluğa bakıyorum. Çok ilginçtir ki zaman kavramı yok oldu. Kafamın içinde aynı anda konuşan sayısız insan var. Farklı yerlerde aynı anda üst üste tasvir olan bir sürü mekân… Mutsuzluğumu iliklerime kadar hissediyorum. Yazmaya başlayınca her şey dağılıyor zihnimden. Düşünceler… Düşünceler beynimi karıncalaştırıyor.
06:03
Odamdayım, pencerenin önündeki büyük masanın uç kısmında bir şeyler karalıyorum. Ruhum gezintiye çıkmış, geri gelirse uyuyacağım. Huzurlu tatlı bir uyku… Kulaklık takılı ve müzik son ses açık olmasına rağmen düşüncelerimi bastıramıyorum. Hâlbuki melancholy man’i de baya severim. Lanet düşünceler…
Defterin sayfalarını her çevirdiğimde arada uğradığım küçük, kasvetli ve kapitalizm kokan o tuhaf kafede, kahve sırasında tesadüfen karşılaştığım çocuğun beni etkilemek için hediye ettiği Pink Floyd’lu kitap ayracı düşüp duruyor. Sinir bozucu bir durum… Zaten o ayracı da hala neden sakladığımı bilmiyorum. Melancholy man hala çok güzel… Bileklerim ve ellerim de öyle, ayrıca düşüncelerim…
Kaybolup gitmek istiyorum her şeyden, herkesten. Ama bu olay gerçekleşirken kafam ve içindeki milyonlarca ses benimle gelmesin istiyorum. Kendimi terk etmek ve bir daha kimsede bulamamak istiyorum. Sürekli ağlamak istiyorum.
Duygularımı hangi ara bu kadar aldırdım bilmiyorum, içimde duygu namına bir şey kalmamış. Şu an bir çöp poşetinden farkım yok. Sürükleniyorum… playlistte çalan şarkı değişmiyor. Delirmek nasıl bir şey acaba diye düşünüyorum. O zaman da bu kadar çok düşünce oluyor mu cevabı olmayan?
Gün doğuyor penceremin önüne, kuşlar ötüyor, çiçekler açıyor. Tüm güzellikler selamlıyor sabahı… Her şey yeni bir günün telaşı için. Hâlbuki bilmiyorlar mı her şey bitmeye doğuyor… Anlamsız telaşlar beni mahvediyor. Bu kısır döngü, bu çıkmazlar sokağı… Bu her şey ve herkes adına empati kurma duygusallığım sonum olacak galiba. Vasıfsız keder…
Ağlasam geçecekmiş gibi, ağlayamıyorum… Tanrım ağlat beni! Hey sen! Düşlerimdeki yabancı bari sen ağlat. Seni bu yüzden tanımadım mı ben? Ağlayayım ki bütün zehrim akıp gitsin içimden, kafamın içinde sancılar yaratan bütün bu düşünceler gözyaşlarıma karışsın ve beni terk edip gitsin. Böylece ben de rahat bir uykuya dalabileyim. Buruk tebessümler topluluğu… Vasıfsız hayat!
06:36
Melancholy Man’ın playlistte 27. Kez dönmesinin üstüne kendime bir kahve yapıp dışarı/safaya çıkıyorum, merdivenlere oturuyorum. Sabah serinliği ruhumu okşuyor. Bir süre öylece boşluğa bakıyorum. Yüzümün sol tarafı bir ışık huzmesiyle aydınlanıyor.
28. Kez aynı nakarata girmemizle birlikte ruhum gözyaşlarımı dansa kaldırıyor. Senkronize bir şekilde önce sağ gözümden bir damla yaş süzülüyor çeneme doğru ardından sol gözümden akan bir damla yaş takip ediyor onu. Hâlbuki bu sefer burun direğim de sızlamadı. Tanrım bu kadar çabuk olacağını bilmiyordum, teşekkürler…
29. kere melancholy man çalmaya başladığında bir anda derin bir hüznün pençesinden kurtulup gereksiz gerçekliğe geri dönüyorum. Hemen yanımda duran buz gibi olmuş kahveyi fark ediyorum. Alelacele iki damla gözyaşımı siliveriyorum. Ardından buz gibi olmuş kahveyi bir dikişte bitirip müziği kapatıyorum. Şimdi biraz uyku vakti.
“Bende bir problem var!”
07.06.2019 cuma