Yolda doğan ve sadece yolda ilerleyerek bir kuşağın değişiminin öncüsü olan, Denver’ın Adonis’i Neal Cassady’i anmak için 11 Nisan gecesi Twitter üzerinden yaklaşık 200 kişinin katılımıyla canlı olarak yazılmıştır. Çok parçalı yapısından ötürü birleştirilmesi çok güç olduğu için ilk versiyonu yeni kaydedilen şarkılar gibi “Take 1” olarak adlandırdık. Gelen önerilere göre yapılacak değişikliklerle birlikte ilerleyen aylarda ismi aşamalı olarak Take 2, Take 3, Take 4 olarak değişebilir…
Yola düşmek için bu kadar çok nedenimiz olduğunu anımsattığınız için teşekkürler.
YİNE DÜŞERDİM YOLA (TAKE 1)
“Ardımda hamile bir sevgilim olsaydı yine düşerdim yola ama kafamda bunca acı varken kıpırdayamıyorum bile.
Ardımda mutlu bir an bıraksaydım yine düşerdim yola ama içimde bunca kirli yalnızlık varken kıpırdayamıyorum bile.
Ardımda bir ceset bırakabilecek olsaydım yine düşerdim yola ama kendi cesedimi taşıyorken kıpırdayamıyorum bile. “(NEAL CASSADY)
Neal Cassady için yine düşerdim yola.
N.C bu şiirin gizli kahramanı, Denver’ın Adonis’i için!
Jim Morrison gibi Beat etkisiyle 27 yaşında özgür bir şekilde yolda ölebilmek için yine düşerdim yola.
Neal, Allen, Jack, William gibi kutsal ve bir o kadar da sıkı dostluklar için hep yolda olmak ve hep yalnız kalabilmek için yine düşerdim yola.
Esridiğim anda Neal, Jack, Allen ve ismini sayamadığım muhteşem insanları görebilme hevesiyle yine düşerdim yola.
Aklımın arabalarının her nerede benzini bitse ve sen bir adım ileride yirmi dört saat açık bir kafe olsan yine düşerdim yola.
Dadaist, egzistansiyalist, anarşist, sürrealist, nihilist, enternasyonalist ya da ressam olsaydım yine düşerdim yola.
Müziğin beş gün beş gece susmadığı festivallerden birinde, 72 saatlik uykusuzlukla adımı bile çıkaramayacak kadar sarhoş olsam yine düşerdim yola.
Sonsuzluğu bulmak için senin bir vizyonun ya da onun bir vizyonu var mı diye tüm ülkeyi arabayla 72 saatte gezmek için yine düşerdim yola.
1969’da Woodstock’ta olsam yaşanan onca heyecandan sonra yine düşerdim yola.
Woodstock ruhunu yitmiş milenyum şehirlerinin moda kusan caddelerine taşımak için yine düşerdim yola.
Birlikte ayakta durduğumuz gibi birlikte düşmemek ve 68’de yarım bırakılanı tamamlamak için yine düşerdim yola.
Sene 70’lerse eğer, yinesini yemişim kesin düşerdim yola.
Bağıra bağıra özgürce, insanların ne düşündüğünü önemsemeden HOWL kutsal metnine yeni ufuklar açma adına yine düşerdim yola.
Bir gün Supertramp gibi Alaska’ya gidelim desen, “hayır” derdim ama “hiç beklemeden hemen şimdi yola koyulalım” desen yine düşerdim yola.
Sonumun Into the Wild’daki gibi olacağını bilsem bile yine düşerdim yola.
Alexander Supertramp gibi öleceğimi bilseydim yine düşerdim yola.
Uzunluğun ve yoksunluğun daha tanımlanmadığı delirmişliğimle; tüm şehirler, su damlaları evimdir. Tüm kutsalların peşinde yine düşerdim yola.
Gerçek “kutsal” arkadaşlıklar bulabilmek için yine düşerdim yola.
Alsancak’ta, Kadıköy’de, Sakarya Caddesi’nde son parama kadar içip sarhoş olduktan sonra meteliksizliğe övgüler yağdırıp yine düşerdim yola.
Yüksel Caddesi’nin kaldırım taşlarından daha değerli değiliz hiçbirimiz, rüzgar nereye eserse oraya doğru yine düşerdim yola.
Şu hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın nisan yağmurlarına inat, çantamda en sevdiğim şiirlerle, meteliksiz yine düşerdim yola.
Melek kafalı hipsterları Beat’le, varoluşun melankolisini Woolf ile, yabancılaşmayı Camus ile keşfetmek için yine düşerdim yola.
Blues ve bebop tınılarını içimde hissetmek amacıyla diğer kutsal metin Kaddish ile birlikte yine düşerdim yola.
Her adımda, her şeritte, bir şeyleri terk ettiğimi hissetmeye devam ediyorsam eğer yine düşerdim yola.
“Tutunamayanlar” olarak ve güneşin doğuşunda mutluluğu bularak, şiirin kendisiyle sarhoş olarak yine düşerdim yola.
Marifet hedefe varmak değil yolda olmaktır, der ve yine düşerdim yola.
İnsanın sonu vardır ve bu dünyada her şey aynıdır ve bunu bilmek ölesiye sıkıcıyken kendi ütopyamı yaratmak için yine düşerdim yola.
Yol güzeldir, yolda olmak ise ütopik bir güzelliğe sahiptir.
Ütopyaya gitmeyecek dâhi olsa, yine düşerdim yola.
Normlarla, kabuslarla ve parıltısını kaybetmiş kutup yıldızının enkazıyla inşa edilen distopyada dans ederek yine düşerdim yola.
Ne aradığımı bilmeyerek yine düşerdim yola.
Dionysos’un bağlarını da bulsam, şiirle sarhoş da olsam orada, yine kalamazdım… Esrik kafamı alır ve yine düşerdim yola.
Baudelaire’in şarabı mı şiiri mi yoksa erdemi mi seçtiğini bulmak için yine düşerdim yola.
Cebimde sadece bir şişe şarap parası olsa yine düşerdim yola.
Pahalı şaraplara inat ucuz şarapların safında yine düşerdim yola.
Dertlerim artık şarapla boğulmuyor, belki yollarda kaybolurlar diye yine düşerdim yola.
İki bira içip sohbet edecek kimse kalmayacak dostum, diyen bir dostum olsaydı yine düşerdim yola.
Sadece konuşup masa başı enteli olmamak için psychedelic düşlerimin peşinden gitmek üzere yine düşerdim yola. Hayat sokakta!
Düşmüş hostellerde kahvaltıya LSD’yle başlayan arkadaşlarla ayıkken psychedelic düşler görme pahasına yine düşerdim yola.
Bekaret kemeri takmış gelin hiç çıkmamış yola, sarhoş olmamış, ağız dolusu küfür etmemiş, onun için yine düşerdim yola.
Hiç bahis vermediğin o yol zaten senden, içinden geçiyorsa yine düşerdim yola.
Otostopla ulaştığım Adapazarı’ndan sıkılıp dibine kadar yorgunluğun ve hastalığın pençesinde bile olsam, yağmura inat yine düşerdim yola.
Trenle Doğubeyazıt yolculuğunda soğuğa direnerek, Artvin’de kaçak bir viskiyi yudumlayarak Tiflis’e gitmek için yine düşerdim yola.
İlk defa gittiğim Bartın’da iki yıldızlı bohem ve leş bir otelin camından her şeyimi kaybettiğimi düşünsem bile yine düşerdim yola.
İnsan soyuna mensup olmaktan suçluluk duyduğum için Jack’e selam edip yine düşerdim yola.
Doğanın izbesinde yalnızlıktan üşüdüğümde, meditasyonuma Gary Snyder’in sonsuz bilinci eşlik etsin diye yine düşerdim yola.
Çekip gitmek için buralardan birçok kez tercih ettiğim gibi yine düşerdim yola.
Sonunda başladığım yere döneceğimi bile bile yol üzerindeki bütün gizemleri görmek için yine düşerdim yola.
Şehrimin kaldırımları izmaritten imal edilmiş mezarlık; nikotin içerikli tükürüklere bular küfrümü ve yine düşerdim yola.
Yeniden doğmak için yine düşerdim yola.
Her sabah yine düşerdim yola.
Bazen yol çağırır yine düşerdim yola.
Durmadan doğuya doğru gidip saat farkını peşine takarmışçasına uzaklaşıp zamanı yormak adına yine düşerdim yola.
Zamanı okşayabilenle yine düşerdim yola.
Yüksek bir uçurum bulabilmek için yine düşerdim yola.
Ipıssızlığımızın görünmeyen siyahımsı mavisiyle yeryüzünü örtmek için yine düşerdim yola.
PC’yi kapatıp kitaplarımı elden çıkarıp şiir yazmayı bırakıp yine düşerdim yola.Çünkü şiir sokakta, çünkü şiir yolda!
Çünkü olmam gereken yer yol olduğu için.
Çünkü hayaller, uğruna yıllarca yürünecek kadar güzeller
Çünkü yol bitmez. “O sadece labirentin duvarıdır.”
Çünkü yol, evimizdir.
Yalandan da olsa bir umut için yine düşerdim yola.
İçinde bulunduğum özlem duygusunun nereye gidersem gideyim geçmeyeceğini bilsem bile yine düşerdim yola.
Ne yol var gidilecek ne de bekleyen! Ne uzak bir şehir çağırır beni ne de ben giderim.
Bir yol olsa belki yine düşerdim yola.
Sonunda ölebilmek uğruna yine düşerdim yola.
Alkolle gelen anlık yoğunlaşmaların güzelleştirdiği insanı bulmak için yine düşerdim yola
Anlamlı bir yalnızlık için yine düşerdim yola.
Herkes yürürdü ve ben yine düşerdim yola, kanatırdım çocukluğumu.
Converse’in eskisi makbuldür diyen dostumu haklı çıkarmak için yine düşerdim yola.
Gitmek, sürekli gitmek, vardığım yerden de gitmek için yine düşerdim yola.
Adam sen de demez yine düşerdim yola, bir şeyleri değiştirmek uğruna. Değiştirirdim de…
Gereksiz insan kalabalığından kaçmak için yine düşerdim yola.
Zerre kadar bir ışık görsem, aldırmadan solgunluğuna günün yine düşerdim yola.
Echoes dinlemek için yine düşerdim yola.
My Way açıp yine düşerdim yola.
Bir The Doors açar yine düşerdim yola.
Nirvanaya ulaşamasak da Nirvana dinleyerek yine düşerdim yola.
Emek Sineması’nda The Wall izlemek için yine düşerdim yola.
“Is there anybody out there?”
Yine düşerdim yola, tekrar bir şeyler kazanmak isteseydim.
Ben sokak kızıyım, iflah olmaz bir serseriyim, tehlikeli bir kanun kaçağıyım…
Kadın olsam da yine düşerdim yola anlatacaklarım var!
Beni ne beklediğini bilmesem de yine düşerdim yola.
Özgürlüğün kucağında var ile yok arasında kaybolmak için yine düşerdim yola.
Gözlerimi kapatıp karanlığa atılacak olsam da yine düşerdim yola.
Gördüklerimin, çantamdaki kağıttan rulolara sığmayacağını bilsem de; mürekkebi bitmiş kalemime inat yine düşerdim yola.
Her dibe vurduğumda yine düşerdim yola. Çünkü yol, elini dipten uzatır.
Düşmeyi kendime huy edindiğimden hiçbir zaman kapanmayan yaralarımla yine düşerdim yola.
Düştüm! Yine düşmek için yine düşerdim yola.
Yine kaybetseydim yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola yaşadıklarım gibi, mutluluğum gibi, bitişi olmadığı için, sonsuzluk için…
Yine düşerdim yola, alıp başını gitmek… Atsız arabasız… Alıp başını düşlerin çıkmazından, karışmak taşa toprağa…
Bu hikaye bir çıkmaz sokakta bitene kadar durmak yok, der yine düşerdim yola.
Bana aşk, para, inanç, şöhret ve adaleti verseler de yine düşerdim yola hiç düşünmeden.
Yine düşerdim yola, sayısız aşklarım olacak erkeklerim-kadınlarım ama hep kendim olacağım. Yaşamaktan sarhoş, başına buyruk, hercai
Belki de rahat rahat ağlayabilmek için yine düşerdim yola.
Kör olsam, duymasam da yine düşerdim yola karanlıktan aydınlığa doğru.
Nereye gittiğimi bilmesem de sadece gidebilmek için yine düşerdim yola.
Dünyadaki son günüm olsa yine düşerdim yola.
Özlemek için yine düşerdim yola.
Romanlarımla evlenip çocuk yerine kısa hikayeler edineceğim bir yer bulmak için yine düşerdim yola.
Gördüklerim kara yıkıntıları olsa da hayatımın yine düşerdim yola.
Gecenin bir vakti, ayaklarım çıplak “Çok yürüdüm, biraz dinleneyim. Sabah erken kalkar devam ederim” der yine düşerdim yola.
Gereksiz işlerde ömrümüzü tüketip daha fazla tüketme arzusundaki beton yığınlarından kaçmak için yine düşerdim yola.
Yalnız ağaç, çürüyen çiçek, kızgın toprak, kırgın böcekler, doğmamış ay ve yoldaki benle birlikte yine düşerdim yola.
“Every day there’s a boy in the mirror asking me. What are you doing here?’” der ve yine düşerdim yola.
Oluk oluk akan hayallerimi bulma umuduyla yine düşerdim yola.
Eskitip çevremi, yeniden hiç kimsenin kim olduğumu bilmediği bir yer bulmak için yine düşerdim yola.
Toplumdan kaçıp kendimi bulmak için yine düşerdim yola.
Kendimi tek yakalayabilmek, kim olduğumu en gerçek halde görebilmek için yine düşerdim yola.
Kendilerini yola yolcu ilan edenler dizlerinin üstüne çöker miydi bilmem ama adımı kayıp ilanlarına misafir eder ve yine düşerdim yola.
Kendimi tekrar etmemek ve farklı rotalarda esrimek için yine düşerdim yola.
24 saat yürüdükten sonra, sahip olduğum tek şeyi, kendimi yanıma alıp yine düşerdim yola.
Hiçbir şey için de yine düşerdim yola ya da sadece yol için.
Bir yere ait olmaktan öte ayak izlerimi bırakmak için her köşeye yine düşerdim yola.
Uzak diye bir yer yoktu aslında, sadece yol vardı ayaklarımızın altında bizi bütünüyle saran. Masmavi bir hüzün vardı yolda.
Baktım olmadı düşerdim yola, yine mi olmuyor yine düşerdim yola.
Olmayan kalsın ben durmaz düşerdim yola.
Zihnimin karanlık dehlizlerini ateşe verip yine düşerdim yola.
Boş cüzdan ve bitmiş şampuanla bile olsa yine düşerdim yola.
Karanlıktaki aydınlığın yükselişi için yine düşerdim yola.
Her yitirmemde bilgeliğimi yine düşerdim yola. Çünkü doğacak tekrar yollarda.
Yol almak için değil, yolda olmak için yine düşerdim yola.
“Varmak” için değil, yine yeniden dinmeden tekrar ve tekrar “var olmak” için yine düşerdim yola.
Gök delinse de sağanak yağmur altında, inadına sızlatan garip rüzgar uğruna, alkolizme yeni cümleler teslim etmek adına yine düşerdim yola.
Akıntıya kapılmış minik bir balığa kapılmak için yine düşerdim yola.
3 adet vesikalık fotoğraf, 1 adet ikametgah ve ilmuhaberi olmasa da yine düşerdim yola.
Sularım bulanık, gecem karanlık, rüzgarım ters ve rotam belirsiz bile olsa yine düşerdim yola. Çünkü döner talih yolun bir yerinde ansızın.
Bu hikaye çıkmaz bir sokakta bitene kadar durmak yok, der yine düşerdim yola.
Hiçbir şeyim olmasa da yine düşerdim yola
Haydi gerçeği çekelim içimize, akciğerlerimiz yansın sadece şu an var.
Arkamda çok aşık olduğuma inandıran bir sevgili bırakacak olsaydım yine düşerdim yola.
Arkama, geçmişe, geleceğe bakmadan sadece anın önemini bilerek yine düşerdim yola.
Arkamda pek çok şey bırakacak olsam da yine düşerdim yola.
Sonsuzluğa açılan kapıdan geçebilmek için, varoluşumun gerçekliğini kendi ellerimde boğsam bile yine düşerdim yola.
Mülkiyet kavramını yıkmak için yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola, çünkü aidiyet hususunda sıkıntılarım var.
Kumların bir daha ayaklarımı hiç ısıtmayacağını bilsem de yine düşerdim yola.
Bir gemiyi bekliyor olsam bile aklı karışık savruk bulutlar gibi yine düşerdim yola.
Beklemeyi durdurabilseydim eğer yine düşerdim yola.
Tüm diktatörlere, tüm homofobiklere, tüm inançlara kafa tutmak için yine düşerdim yola.
Tüm devletlerden, tüm sınırlardan ve bütün ideolojilerden kaçmak için yine düşerdim yola.
Popüler kültür partilerinden, kariyerist pezevenklerden ve elitist yavşaklardan kaçmak için yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola, yol çağırdığında, sorgulamadan, beklemeden, güzel bir şarkının uğurlamasıyla…
Bana ait olan bir yerlerde deneysel kısa filmler çekmek için yine düşerdim yola.
Ölmeyi öğrenmek için yine düşerdim yola
Ölümü hissetmek için yine düşerdim yola
Ölümün bana daha çok yaklaştığı noktada bile yine düşerdim yola.
Sırf hayatta olduğumu hissedebilmek için yine düşerdim yola.
Bir yolunu bulup yine düşerdim yola.
Doğum günlerinin bir anlamı yok yarın öleceğimi bilsem yine düşerdim yola.
Çince mi kolay yoksa yaşamak mı diye sorup yine düşerdim yola.
Sırf hayattan kaçabilmek için belki de mutlu olmayacak olsam bile yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola, aşina yüzler sırt çantamda dağılmış kuru tütün yaprakları arasında silinecek olsa da.
Sakura zamanı evime döner, özgürlüğün kanatlarının kiraz çiçeklerinden yapılışını hatırlar ve yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola, “git” demeden hemen önce
Evet yine düşerdim yola “gitme” demeden hemen önce.
İşte öylesine yine düşerdim yola. Yol yazgılı, yol yaşanacak…
Öykü kadar gerçek, meltem kadar hafif, kuşlar kadar özgür, bir damla gözyaşıyla yine düşerdim yola.
Tibet’e ya da Alaska’ya mesela. Medeniyetten, ışıktan bile uzağa. Sokaklarda bağıra bağıra şarkı söylemek için.
“Olduğumdan” kaçmak için yine düşerdim yola.
Bütün normları reddetmek için yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola hiç bir şeyin değişmeyeceğini bilsem de.
Yine düşerdim yola okyanus mavisi günlere ulaşmak uğruna.
‘Özgürlük’ sesleri arasında kıvılcımı yeniden uyandırmak için yine düşerdim yola.
Ait olmak ideolojisini temelinden söküp atmak gerektiği için, özgürlük kavramını yeniden ve yeniden hissedebilmek için.
Yine yenilmek için, biraz daha pişman olmak için ama en çok da hayallerimi büyütmek için.
Adını ve dilini hiç bilmediğim bir ülkede ölmek için, sürüden uzaklaşmak için,
Ve gerçek özgürlüğü bulabilmek için yine yine düşerdim yola.
Gerçek beni ortaya çıkarabilmek amacıyla yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola kaybolmak ve tekrar kaybolmak için.
Yeraltı edebiyatını burjuva bebelerinin ağzındaki entelektüel gevezelik olmaktan kurtarmak için yine düşerdim yola.
Geçmişi anımsatacağını bilsem de yine düşerdim yola.
Ya da bir uçurumun kıyısında olacağımı bilseydim yine düşerdim yola.
Ya da uçurumdan düşeceğimi bilsem bile yine düşerdim yola.
En büyük yaraları alacağımı bilsem bile, en güzel anıları biriktirmek için yine düşerdim yola.
Farklı gülüşler görmek için yine düşerdim yola.
Bir kedi olsam yine düşerdim yola.
“Siyah kedi uğursuzluk getirir” deseler yine düşerdim yola.
Yoluna kuş koymak için yine düşerdim yola.
Güzel kuşlar görmek için yine düşerdim yola.
Sonunda kaybettiklerimin sürüklediği kanalizasyonlara varacağımı bilsem de yine düşerdim yola.
Tekrar yoldan çıkabilmek uğruna yine düşerdim yola.
Okuduklarımı düşlemek yerine rüzgarın tadına bakıp yine düşerdim yola.
Yeterince okumuş olsaydım, yine yine düşerdim yola.
Hata yaptığımı bilsem bile neler olacağını görmek için yine düşerdim yola , -ki düştüm de…
Yaptığım hataların sonuçlarına katlanmayı bir kenara bırakıp yine düşerdim yola.
Tükenmişlik şimdiden bedenimi sarmış olsa da yine düşerdim yola.
Kalabalığın siyah-beyaz fotoğrafından kurtulmak ve hiç ayak basılmamış bir cenneti keşfetmek için yine düşerdim yola.
Yola çıkacak cesareti toplayabilsem yine düşerdim yola diyebilirdim, utanıyorum.
Bir bisikletim olsa, biraz da cesaretim; yine düşerdim yola.
Bilinmeyen diyarların bilinmeyen kişisi olmak için yine düşerdim yola.
Adem: Havva’yı bulmak için yine düşerdim yola.
Örümcek ağlarıyla sarmaya çalıştıkları beyinlerimizi kurtarmak, o ağlardan uçurtma ipleri yapmak ve özgürlüğü solumak için yine düşerdim yola.
Ve ben Yeni Türkü dinleyip “yollar bize memleket” diyebilmek için yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola yaşamımı biraz olsun anlamlandırmak için, dünyaya tanıklık etmek için, kendimi daha iyi tanımak için, cevap bulmak için…
Kıçımı sağlama alıp çürümektense yine düşerdim yola. Gebermeyi de göze alıyorum ruhum özgür, sonsuzum.
Koca bir siktir çekip yine düşerdim yola.
Birazdan gözlerimi kapatıp yola koyulacağım. Bütün nehirleri, denizleri saran gecenin içinden rüyalara doğru
Kendimi tekrar etmemek ve farklı rotalarda yollarda esrimek için yine düşerdim yola.
Bir yere ait olmaktan öte ayak izlerimi bırakmak için her köşeye yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola şu hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın nisan yağmurlarına inat, çantamda en sevdiğim.
Nereye gittiğimi bilmesem de sadece gidebilmek için yine düşerdim yola.
Evim denizdi, yeşili mavisine boğulan ağaçlardı yorgun dallarıyla ve yine düşerdim yola asfalt ve sıcak.
Yeni asfalt atılmış duble yollara inat yine düşerdim yola. Yalnızlığımı unutmak için, benden daha yalnız eski bozuk toprak yollara…
Ayağımın altında vızıldayan asfaltın sesini duymak ve yüzüme çarpan rüzgarı hissetmek için motorumu alıp yine düşerdim yola.
Asfaltın üzerinde ben, müzik ve sonsuzluk baş başa kalsak, varoluşu bütün çıplaklığıyla görebilmek için yine düşerdim yola.
Belki çok yorgunum ama azıcık daha cesaretim olsa, arkamda pek çok şey bırakacak olsam da yine düşerdim yola.
Hayatın onca rezilliğine göğüs gerebilmek için yine düşerdim yola.
Vardığım yanılgısını oluşturduğum her mikro saniyede ne dünya ne de ben eskisi gibi olsak da yine düşerdim yola.
Her güzelliğin üstüne beton döken belediyeye inat yine düşerdim yola.
Aradığımı hiç bulamayacağımı bilsem de yine düşerdim yola.
Dönemeyeceğimi bilsem bile yine düşerdim yola.
Anlamlı bir yalnızlık için yine düşerdim yola.
Acı çekiyorsam, tadını çıkarmak için yine düşerdim yola.
Doğum günlerinin bir anlamı yok, yarın öleceğimi bilsem yine düşerdim yola.
Sadece yolda olmak için, her şeyi geride bırakıp yine düşerdim yola.
Sulandırılmış kola ve futbol topuyla dünyayı değiştirebileceğine inanan 7 yaşında bir çocuk olsaydım, bir an önce büyümek için yine düşerdim yola.
Dünyadaki 7 milyar insanın içinde nasıl yalnız kalabileceğimi kanıtlamak için yine düşerdim yola.
Dünyadaki 7 milyar insanı, yolda olmaya değişmeyeceğimi kanıtlamak için yine düşerdim yola.
Basılmamış romanların son sayfalarına yazardım çocukluk hayallerimi ve yine düşerdim yola.
Kafka’nın dediği gibi belki de tünelin sonunda hiçbir zaman ışık olmayacak, olsun yine düşerdim yola.
Jack Kerouac Yolda’yı doğaçlama yazmaya karar vermeseydi ve “Yolda” hiç olmasaydı yine düşerdim yola.
Cassady’i, Kerouac’ı Ginsberg’ü hissetmek için yine düşerdim yola.
N.C. “bu şiirin gizli kahramanı” diye çılgınca haykırabilmek için yine düşerdim yola.
ANONİM