En fazla 50-60 yıl sonra şuan yaşayan hiç kimse bu dünyada olmayacak. Ve büyük çoğunluğumuz hatırlanmayacak bile. Bu yüzdendir ki hayatta neyi başarıp neyi başaramadığın, ne giydiğin, nerelerde gezebildiğin hiç de önemli olmayacak. Önemli olan tek şey içindeki her şeyi tüketmeye çalışan hayvan id’ini ne kadar kontrol altına alabildiğin. Ne kadar insan kalma mücadelesine giriştiğin.
Ancak herkes kalıcı sanıyor kendisini. Oysaki geçici bir zamanın içindeyiz. Yaşadığımız evren içerisinde bir şeyleri elde etmek ve yahut korumak kısa bir süre için yapılan basit bir uğraş. İnsan bunu unutmamalı. Bu yüzden mezarlıklar şehirlere yakın olmalı. Olmalı ki unutmamalıyım ölümün çıplak sesini. Unuttuğumuz için hayatın ve zamanın kıymetini bilmiyoruz. Ayrıntıları yazmak, unutulacak ne varsa yarına dair söylemek ve ifade etmek gerek. Öğrenmek, kendini tanımak ve yola çıkmak satürne doğru. Belki bu tercihler mutsuzluk doğuracak. Ama büyük mutlulukların arkasında saklı olan mutsuzluklar değil midir bizi biz yapan? Gözaltı çukurlarımız, göz kenarlarında ve alnımızda yer alan çizgiler..
Bireyci yaşamak nasıl oluyordu sahi? Yaşadığımız ülke; beş dakika sonrası belli olmayan F. Kafka’nın insanlar için tanımladığı aşılmaz olan bürokrasi duvarları değil mi? Arada gerçekleşen demokrasi şölenleri sadece fragman. Bu ülkede istinasız bütün iktidarlar eleştiriye kapalı. Düşünce her türlü eleştiriye kapalı; felsefe yok. Tek felsefe bireyin varlığının yok olması; dini açıdan vahdet-i vücut. Özgün eserler yok, taklitçilik yaygın. Usta- çırak ilişkisine dayalı bir ağ oluşturulmuş. Ancak usta çırağına yeteneklerini paylaşmaz; yaratıcılığını ve zanaatını kendisiyle birlikte ebediyete kadar saklama telaşındadır. Sanki öbür tarafta zanaatıyla para kazanacak. Neyin kavgası sahi bu!
Hayat hiçbir garanti vermiyor ve yaşamaya karar verdiğimiz hikâyenin nasıl sonuçlanacağı hakkında hiçbir fikrimiz yok. Bu dünyada kötülük yapmak isteyen, iyilik yapmak isteyen insanlar olacak. Yüreği kendinden büyük kişiler de olacak, karanlıktan samimiyetini yitirmiş insanlarda. Ancak insan ne müzik dinlerse, ne yemek yerse ne kitap okursa o olur. Yaşam ve yol arasındaki ince çizgide bütün cevapları kendin buluyorken rehberin yukarıda saydıklarımdır. Herkes her şeyi iyi günde sever. Zor dönemeçlerden geçerken belli olur aile, ülke, dostluk, yol arkadaşlıkları. Kaç el uzattıysan o dostluklarla, o aşkla o aileyle aşarsın tüm zorlukları. Aile her zaman kan bağı değildir. Hep aklında kalsın sana karşı yapılan bütün kötü davranışlara rağmen senin duruşunda saklıdır tavrın. Tek bir dünya var vicdan etrafında dönen samimiyet zırhıyla örülen tüm karakterin bunların içinden geçendir. Lütfen iyi kal, yolda kal..